Yaşadığımız dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek elimizde. İçimizdeki iyilik tohumlarını yeşertmemiz yeterli. Dünyayı yaşanası bir yer yapmanın en sıcak, en anlamlı ve en cömert yolu bu. Ayrıca, sevgi dolu, özenli, şefkatli ve düşünceli olmamız belki de karşımızdakilerden çok bizi etkiler. İyilik dolu davranışların oluşması, insandan insana bulaşması ve öncelikli olarak yapan kişinin kendisini iyileştirmesinin ardında yatan bilimsel gerçekleri keşfettiğinde daha bağışlayıcı, daha çok gülümseyen ve daha fazla takdir eden biri olacaksın.Karşımızdaki esnerse biz de esneriz. Nedeni ise nöropsikolojinin en popüler keşiflerinden biri olan ayna nöronlardır. Ayna nöronlar sayesinde karşımızdaki kişiyi taklit eder ve ona benzer şeyler hissetmeye başlarız. Doğadaki hayvanların davranışları analiz edildiğinde, bazı hayvanların empati kurabildiğini hatta gerektiğinde başka türlerin yavrularını yetiştirebildiğini görüyoruz.Yakın tarihli bir araştırma, farelerin empati yetenekleriyle ilgili çok ilginç sonuçlar ortaya koydu. Farelere seçenek verildiğinde, diğer farelere acı veren seçeneği yemedikleri görüldü. Sonunda bir ödül olsa bile arkadaşlarının iyiliğini düşündüler ve davranışlarını değiştirmeyi seçtiler. Sıkı durun daha ötesi geliyor! Deneyin ikinci fazında farelerin ikisine de aynı anda elektroşok verildi ve diğer farenin acı çekmesine neden olan fare daha fazla nörobiyolojik ağrı tepkisi gösterdi. Bilim insanları bunu pişmanlık olarak niteledi. Sence de inanılmaz değil mi?Biz de benzer şekilde bir başkasının acısını ve sevincini hissedebiliriz. Ayna nöronlarımız, özellikle gözlem yoluyla aktif hale gelebilirler. Çocuklarımızın zaman içinde bizim yaptıklarımızı yapmalarının ve bize benzemelerinin nedeni de budur. Çocuklar yaşamayı ve daha birçok şeyi çevrelerindeki insanları gözlemleyerek öğrenirler. En basit haliyle, çocuklarımızı sevgi ve iyilik duygularıyla yetiştirmemiz daha iyi bir toplum inşa etmenin formülüdür. Yapman gereken tek şey başlamak! İyiliği yaymaya başla ve bunun nasıl hızla yayıldığına şahitlik et. Bazen biz yetişkinler bile iyiliğin nasıl bir şey olduğunu unutuyoruz. Aslında iyilik içimizde bir yerde duruyor ama onu yaşamın içine, davranışlarımıza dönüştürmeyi unutuyoruz. Eğer yaşadığın dünyanın değiştirmek istediği yönleri varsa, buna kendinden başla. Kendine ve başkalarına nasıl davrandığını gör ve değiştirmek istediklerinin üzerinde çalış.
İyilik beynimizi nasıl etkiler?
Gel birlikte iyiliğin beynimizi nasıl etkilediğini öğrenelim. Hem sinirbilim hem de sosyal bilim aynı anda şunu söylüyor: iyilik empati yoluyla beyin kimyasını değiştirir ve davranışa dönüştükçe gelişir. Araştırmalar, başka birine iyi davranmamızın serotonin, dopamin, endorfin ve oksitosin gibi hormonlarımızı harekete geçirdiğini ve bunun ruh sağlığımızı olumlu etkilediğini kanıtlıyor. Fiziksel ve zihinsel iyilik hali bu kimyasal tepkimeler sayesinde mümkün.Tüm bu hormonal değişim daha az stresli, daha az öfkeli ve daha mutlu, daha bağlantılı, daha motive olmamıza yardımcı olur. Buna bağlı olarak kan basıncımız düşer, kalp damar sağlığımız desteklenir. İyilik yoluyla salınan, mutluluk ve sevgi hormonu olarak da bilinen oksitosin, daha güçlü ve sağlıklı sosyal ilişkiler kurmamızı sağlar. Bu muhteşem hormon en çok anneler bebeklerini emzirirken salgılanır. Şefkatin, sevginin, nezaketin, birbirine güven ve desteğin en fazla olduğu o eşsiz anda.
Daha İyi Bir Dünya İçin Reçete
Gülümse!
Gülümsemenin tıpkı esnemek gibi bulaşıcı olduğu defalarca kanıtlandı. Biri sana gülümserken buna dayanabilirsin ki! Gülümseyerek hem kendimizi hem de karşımızdakini iyi hissettiririz ve çözümsüz sorunların bir anda çözülmesine zemin yaratırız.
İltifat et!
İkinci reçete iltifat. Aklından geçen ama dile getirmediğin iltifatları paylaş hadi! Ne kadar iyi hissettiğini paylaş. Arkadaşında beğendiğin bir özelliği söylemekte tereddüt etme.
Sihirli Sözcükleri Kullan: “Lütfen” ve “Teşekkür ederim”
Bu iki sözcüğün her cümlede kullanıldığı bir dünya hayal et! Her şey kendiliğinden güzelleşmez mi?
Rastgele bir iyilik yap
Bir Budist öğretisi olan “Rastgele İyilik Eylemi”(“Random Act of Kindness) bize karşılık beklemeden ve sebep aramadan yaptığımız küçük nezaketlerin hazzını yaşatır. Mesela okuyup bitirdiğin bir kitabı içine bir not yazarak toplu taşıma koltuğuna bırak bir yabancı için. Ya da komşuna rastgele bir günde pişirdiğin kurabiyelerden götür. Bu karşımızdaki kişinin sempatiye en çok ihtiyaç duyduğu güne denk gelebilir, bilemezsin! Nezaketi koşullardan arındırarak kendimize dair inançlarımızı ve sevgiyi de koşullardan bağımsızlaştırmaya katkıda bulunuruz. İyiliğin dünyayı değiştirme gücüne inananlar sayesinde iyilik hareketi de giderek güçleniyor. Sen de bir başlangıç yap, mesela komşunla başla. Belki tüm dünyayı değiştiremezsin ama seninki değişir, emin ol.
Son yorumlar